BÝBLÝYOGRAFYA : (1974), - · PDF filenuale di lingua turca (I-II, Roma...

8
350 NALLINO, Maria s. 414-453). B) Editörlüðünü yaptýðý eser- ler. Carlo Alfonso Nallino, Raccolta di scrit- ti editi e inediti (I-VI, Roma 1939-1948); Michele Amari, Storia dei Musulmani di Sicilia (III/3, Catania 1939); G. Levi Della Vida, Note di storia letteraria arabo - is- panica (Roma 1971); Ettore Rossi, Ma- nuale di lingua turca (I-II, Roma 1963- 1964), Ettore Rossi, Storia di Tripoli e della Tripolitana dalla conquista araba al 1911 (Roma 1971). BÝBLÝYOGRAFYA : F. Gabrieli, “Addio a Maria Nallino”, OM, LIV/ 9-10 (1974), s. 1; a.mlf., “In Memoria di Maria Nallino”, Levante, XXII/1, Roma 1975, s. 7-9; P. Minganti, “Maria Nallino (1908-1974)”, OM, LIV/ 9-10 (1974), s. 560-563; A. Francisi, “Bibliografia degli Scritti di Maria Nallino”, a.e., s. 564-565; Fr. Castro, “Ricordo di Maria Nallino”, Annali della Facoltà di Lingue e Letterature straniere di Ca’ Foscari, XIII/3, Milano 1974, s. 241-245; OM, new series: V (1986), s. 6-8, 30-31. ÿMahmut H. Þakiroðlu NÂM-ý MÜSTEAR (bk. MÜSTEAR ÝSÝM). ˜ NÂMAHREM (bk. MAHREM). ˜ NAMAZ ( ) Ýslâm’ýn beþ þartýndan biri. ˜ Farsça’da “tâzim için eðilmek, kulluk, ibadet” anlamýna gelen namâz, sözlükte “dua etmek, ibadet etmek, baðýþlanma di- lemek, yalvarmak” mânalarýndaki Arapça salât kelimesinin (çoðulu salavât) karþýlý- ðý olarak Türkçe’ye geçmiþtir. Terim ola- rak salât tekbirle baþlayýp selâmla son bulan, belirli hareket ve sözlerden oluþan bedenî ibadeti ifade eder. Namaz ibade- tindeki rükünlerin ayný zamanda fiilî ve sözlü bir dua niteliðinde olmasý salât ke- limesinin terim ve sözlük anlamlarý arasýn- daki iliþkiyi teyit etmektedir. Salât keli- mesiyle ayný kökten türeyen musallî “na- maz kýlan kiþi” ve musallâ “namaz kýlýnan yer” anlamýna gelir. Kur’ân-ý Kerîm’de na- mazý ifade etmek üzere zikr kelimesinin yaný sýra (meselâ bk. el-Ankebût 29/45; el- Cum‘a 62/9) tesbîh kelimesinin türevleri de kullanýlmýþtýr (er-Rûm 30/17). Diðer ta- raftan Ýslâmî literatürde, Ýslâm’ýn beþ rük- nünden biri olan ve bu dinin müntesiple- rinin en önemli ortak paydalarýndan birini teþkil eden namaz ibadeti esas alýnarak bazý inanç meselelerinde farklý yorumla- rý benimseyen deðiþik mezheplere baðlý müslümanlarý ifade etmek üzere “ehlü’s- salât” (ehl-i salât: namaz ehli) tabirinin kul- lanýldýðý görülmektedir. Salât kelimesi ve türevleri Kur’an’da sözlük (meselâ bk. et- Tevbe 9/103) ve terim (meselâ bk. el-Ba- kara 2/43, 238; Hûd 11/114) anlamýnda dok- san dokuz yerde geçer (M. F. Abdülbâký, el- Mu£cem, slv” md.). Ahzâb sûresinin 56. âyetinde müminlere yöneltilen Hz. Pey- gamber’e salât etme buyruðu, ona olan saygý ve baðlýlýðý gösterme amacýyla oku- nan dua ile ilgili olup bunun þeklini bizzat Resûl-i Ekrem ashabýna öðretmiþtir (Bu- hârî, “Tefsîr”, 33/10). Hadislerde de salât kelimesinin sözlük ve terim anlamlarýnda sýkça kullanýldýðý görülür (Wensinck, el-Mu£- cem, slv” md.). Namazýn Tarihçesi. Kur’ân-ý Kerîm’den hemen bütün ilâhî dinlerde namaz ibade- tinin mevcut olduðu anlaþýlmaktadýr. Hz. Âdem, Nûh ve Ýbrâhim’den sonra namazý terkeden nesillerin geleceði (Meryem 19/ 59), Hz. Zekeriyyâ’nýn namaz kýldýðý (Âl-i Ýmrân 3/39), Hz. Îsâ’nýn beþikteki mûcize- vî konuþmasýnda namaz vecîbesine atýfta bulunduðu (Meryem 19/31), Hz. Ýbrâhim’in yaný sýra Lût, Ýshak ve Ya‘kub’a namaz em- rinin vahyedildiði (el-Enbiyâ 21/73), Hz. Ýs- mâil’in halkýna / ailesine namazý emrettiði (Meryem 19/55), Hz. Lokmân’ýn oðluna na- mazý hakkýyla kýlmasýný öðütlediði (Lok- mân 31/17), Hz. Ýbrâhim’in namazý yalnýz Allah rýzâsý için kýldýðýný söylediði (el-En‘âm 6/162), kendisini ve neslini namazý dosdoð- ru kýlan kullarýndan eylemesi için dua et- tiði (Ýbrâhîm 14/40), Hz. Mûsâ’ya Allah’ý anmak üzere namaz kýlmasýnýn emredildi- ði (Tâhâ 20/14) ifade edilmekte, Allah’ýn Ýsrâiloðullarý’ndan yerine getirme sözü al- dýðý görevler arasýnda namazýn da yer al- dýðý görülmektedir (el-Bakara 2/83; el-Mâ- ide 5/12). Yine Ashâb-ý Kehf kýssasý anla- týlýrken mescid kelimesinin zikredilmesin- den (el-Kehf 18/21) o dönemde namaz iba- detinin var olduðu sonucunu çýkarmak mümkündür. Hadis ve tarih eserlerinden, Ýslâm önce- si Hicaz-Arap toplumunda Hz. Ýbrâhim’in teblið ettiði tevhid dininin etkilerinin ve bazý ibadet türlerinin þekil ve mahiyet deðiþtirerek de olsa devam ettiði, Ebû Zer el-Gýfârî ve Zeyd b. Amr b. Nüfeyl gibi bu dine tâbi olup Hanîf diye isimlendirilen kimselerin Kâbe’ye yönelerek namaz kýl- dýklarý anlaþýlmakta (Müslim, “Feçâ,ilü’s- sahâbe”, 132; Cevâd Ali, VI, 473-475), bu- faydalandý. Roma’da kaldýðý sürece þarki- yat araþtýrmalarý merkezi Istituto per l’Ori- ente ve yayýn organý Oriente Moderno’- nun geliþmesine katkýlarda bulundu; vefa- týndan önce de mal varlýðýný ve babasýyla kendisinin özel notlarý dahil bütün kitap- larýný baðýþlayýp enstitüye babasýnýn adýný verdirdi (özel notlarýn katalogu yayýmlan- mýþ [Carte private di Carlo Alfonso e Ma- ria Nallino. Inventario a cura di Anna Bal- dinetti, Roma 1995], kitaplarýnki de yayýma hazýrlanmaktadýr). Maria Nallino, sonraki yýllarda monogra- fi haline getirdiði lisans tezi dýþýnda kitap yazmamýþ, alanýnda büyük deðer taþýyan çalýþmalarýný makaleler halinde sunup ay- rýca babasý gibi bazý araþtýrmacýlarýn eser- lerinden seçtiklerini yayýmlamýþtýr; baþlý- calarý þunlardýr: A) Kendi eser ve makale- leri: Le poesie di an-Nåbi³ah al-Ða£d¢ (Roma 1953); “Le varie edizioni a stampa della Ðamharat Aš.ar al-.Arab” (RSO, XIII [1931-1932], s. 334-341; “an-Nabigah al- Ðadi e le sue poesie”, a.g.e., XIV [1934], s. 135-190, 380-432); “Abu Ða.fer Muham- med Ibn al-Hasan at-Tusý e un nuovo ma- noscritto del suo ‘Kitab al-istibsar’” (a.g.e., XII [1947], s. 12-22); “Notizie biobibliog- rafiche su Taha Huseyin Bey” (OM, XXX [1950], s. 53-87); “La terza parte degli Ay- yam di Taha Husein” (a.g.e., XLII [1962], s. 111-120); P. Minganti ve G. Ventrone’nin birlikte neþrettikleri Storia della Lette- ratura £Araba adlý eserin (Milano 1971) I. cildinde çeþitli tercümeleri bulunmak- tadýr: Ýmruülkays’ýn Mu£allašåt’ý (“della Mu.allaqat di Imru l-Qays”, s. 16-20), .Amr b. Kulthum” (s. 22-27), “Harith b. Milkza” (s. 28-32), “Costituzione di Medina” ([Medi- ne sözleþmesi], s. 69-71), Kâ‘b b. Züheyr’in Æa½îdetü’l-bürde’si (“della burda di Ka.b b. Zuhayr”, s. 75-77); “Una cinquecentes- ca edizione del Corano stampata a Vene- zia”, Atti dell’Istituto Veneto di scien- ze, lettere ed arti (CXXIV [Venezia 1965- 1966], s. 1-12); “Venezia in antichi scrit- tori arabi”, Annali della Facoltà di Lin- gue e Letterature straniere di Ca’ Fos- cari ([Milano 1963], s. 111-120); “Mirabi- lia di Roma negli antichi geografi arabi”, Miscellanea di studi in omaggio del pro. Italo Siciliano (Firenze 1966, s. 875- 893); “Documenti arabi sulle relazioni fra Genova e il Marocco nella seconda meta del secolo XVIII” (RSO, XXI [1946], s. 51-76); “L’Egitto dalla morte di Qa,it Bay all’avven- to di Qansuh el-Guri (1496-1501) nei ‘Dia- rii’ di Marin Sanudo”, Rendiconti della classe Scienze Morali dell’Accademia Nazionale dei Lincei (XX [Roma 1965],

Transcript of BÝBLÝYOGRAFYA : (1974), - · PDF filenuale di lingua turca (I-II, Roma...

Page 1: BÝBLÝYOGRAFYA : (1974), -  · PDF filenuale di lingua turca (I-II, Roma 1963-1964), Ettore Rossi, Storia di Tripoli e della Tripolitana dalla conquista araba al 1911 (Roma 1971)

350

NALLINO, Maria

s. 414-453). B) Editörlüðünü yaptýðý eser-ler. Carlo Alfonso Nallino, Raccolta di scrit-ti editi e inediti (I-VI, Roma 1939-1948);Michele Amari, Storia dei Musulmani diSicilia (III/3, Catania 1939); G. Levi DellaVida, Note di storia letteraria arabo-is-panica (Roma 1971); Ettore Rossi, Ma-nuale di lingua turca (I-II, Roma 1963-1964), Ettore Rossi, Storia di Tripoli edella Tripolitana dalla conquista arabaal 1911 (Roma 1971).

BÝBLÝYOGRAFYA :

F. Gabrieli, “Addio a Maria Nallino”, OM, LIV/9-10 (1974), s. 1; a.mlf., “In Memoria di MariaNallino”, Levante, XXII/1, Roma 1975, s. 7-9; P.Minganti, “Maria Nallino (1908-1974)”, OM, LIV/9-10 (1974), s. 560-563; A. Francisi, “Bibliografiadegli Scritti di Maria Nallino”, a.e., s. 564-565;Fr. Castro, “Ricordo di Maria Nallino”, Annalidella Facoltà di Lingue e Letterature stranieredi Ca’ Foscari, XIII/3, Milano 1974, s. 241-245;OM, new series: V (1986), s. 6-8, 30-31.

ÿMahmut H. Þakiroðlu

– —NÂM-ý MÜSTEAR

(bk. MÜSTEAR ÝSÝM).˜ ™

– —NÂMAHREM

(bk. MAHREM).˜ ™

– —NAMAZ( ��� )

Ýslâm’ýnbeþ þartýndan biri.

˜ ™

Farsça’da “tâzim için eðilmek, kulluk,ibadet” anlamýna gelen namâz, sözlükte“dua etmek, ibadet etmek, baðýþlanma di-lemek, yalvarmak” mânalarýndaki Arapçasalât kelimesinin (çoðulu salavât) karþýlý-ðý olarak Türkçe’ye geçmiþtir. Terim ola-rak salât tekbirle baþlayýp selâmla sonbulan, belirli hareket ve sözlerden oluþanbedenî ibadeti ifade eder. Namaz ibade-tindeki rükünlerin ayný zamanda fiilî vesözlü bir dua niteliðinde olmasý salât ke-limesinin terim ve sözlük anlamlarý arasýn-daki iliþkiyi teyit etmektedir. Salât keli-mesiyle ayný kökten türeyen musallî “na-maz kýlan kiþi” ve musallâ “namaz kýlýnanyer” anlamýna gelir. Kur’ân-ý Kerîm’de na-mazý ifade etmek üzere zikr kelimesininyaný sýra (meselâ bk. el-Ankebût 29/45; el-Cum‘a 62/9) tesbîh kelimesinin türevleride kullanýlmýþtýr (er-Rûm 30/17). Diðer ta-raftan Ýslâmî literatürde, Ýslâm’ýn beþ rük-nünden biri olan ve bu dinin müntesiple-

rinin en önemli ortak paydalarýndan biriniteþkil eden namaz ibadeti esas alýnarakbazý inanç meselelerinde farklý yorumla-rý benimseyen deðiþik mezheplere baðlýmüslümanlarý ifade etmek üzere “ehlü’s-salât” (ehl-i salât: namaz ehli) tabirinin kul-lanýldýðý görülmektedir. Salât kelimesi vetürevleri Kur’an’da sözlük (meselâ bk. et-Tevbe 9/103) ve terim (meselâ bk. el-Ba-kara 2/43, 238; Hûd 11/114) anlamýnda dok-san dokuz yerde geçer (M. F. Abdülbâký, el-Mu£cem, “slv” md.). Ahzâb sûresinin 56.âyetinde müminlere yöneltilen Hz. Pey-gamber’e salât etme buyruðu, ona olansaygý ve baðlýlýðý gösterme amacýyla oku-nan dua ile ilgili olup bunun þeklini bizzatResûl-i Ekrem ashabýna öðretmiþtir (Bu-hârî, “Tefsîr”, 33/10). Hadislerde de salâtkelimesinin sözlük ve terim anlamlarýndasýkça kullanýldýðý görülür (Wensinck, el-Mu£-cem, “slv” md.).

Namazýn Tarihçesi. Kur’ân-ý Kerîm’denhemen bütün ilâhî dinlerde namaz ibade-tinin mevcut olduðu anlaþýlmaktadýr. Hz.Âdem, Nûh ve Ýbrâhim’den sonra namazýterkeden nesillerin geleceði (Meryem 19/59), Hz. Zekeriyyâ’nýn namaz kýldýðý (Âl-iÝmrân 3/39), Hz. Îsâ’nýn beþikteki mûcize-vî konuþmasýnda namaz vecîbesine atýftabulunduðu (Meryem 19/31), Hz. Ýbrâhim’inyaný sýra Lût, Ýshak ve Ya‘kub’a namaz em-rinin vahyedildiði (el-Enbiyâ 21/73), Hz. Ýs-mâil’in halkýna / ailesine namazý emrettiði(Meryem 19/55), Hz. Lokmân’ýn oðluna na-mazý hakkýyla kýlmasýný öðütlediði (Lok-mân 31/17), Hz. Ýbrâhim’in namazý yalnýzAllah rýzâsý için kýldýðýný söylediði (el-En‘âm6/162), kendisini ve neslini namazý dosdoð-ru kýlan kullarýndan eylemesi için dua et-tiði (Ýbrâhîm 14/40), Hz. Mûsâ’ya Allah’ýanmak üzere namaz kýlmasýnýn emredildi-ði (Tâhâ 20/14) ifade edilmekte, Allah’ýnÝsrâiloðullarý’ndan yerine getirme sözü al-dýðý görevler arasýnda namazýn da yer al-dýðý görülmektedir (el-Bakara 2/83; el-Mâ-ide 5/12). Yine Ashâb-ý Kehf kýssasý anla-týlýrken mescid kelimesinin zikredilmesin-den (el-Kehf 18/21) o dönemde namaz iba-detinin var olduðu sonucunu çýkarmakmümkündür.

Hadis ve tarih eserlerinden, Ýslâm önce-si Hicaz-Arap toplumunda Hz. Ýbrâhim’inteblið ettiði tevhid dininin etkilerinin vebazý ibadet türlerinin þekil ve mahiyetdeðiþtirerek de olsa devam ettiði, Ebû Zerel-Gýfârî ve Zeyd b. Amr b. Nüfeyl gibi budine tâbi olup Hanîf diye isimlendirilenkimselerin Kâbe’ye yönelerek namaz kýl-dýklarý anlaþýlmakta (Müslim, “Feçâ,ilü’s-sahâbe”, 132; Cevâd Ali, VI, 473-475), bu-

faydalandý. Roma’da kaldýðý sürece þarki-yat araþtýrmalarý merkezi Istituto per l’Ori-ente ve yayýn organý Oriente Moderno’-nun geliþmesine katkýlarda bulundu; vefa-týndan önce de mal varlýðýný ve babasýylakendisinin özel notlarý dahil bütün kitap-larýný baðýþlayýp enstitüye babasýnýn adýnýverdirdi (özel notlarýn katalogu yayýmlan-mýþ [Carte private di Carlo Alfonso e Ma-ria Nallino. Inventario a cura di Anna Bal-dinetti, Roma 1995], kitaplarýnki de yayýmahazýrlanmaktadýr).

Maria Nallino, sonraki yýllarda monogra-fi haline getirdiði lisans tezi dýþýnda kitapyazmamýþ, alanýnda büyük deðer taþýyançalýþmalarýný makaleler halinde sunup ay-rýca babasý gibi bazý araþtýrmacýlarýn eser-lerinden seçtiklerini yayýmlamýþtýr; baþlý-calarý þunlardýr: A) Kendi eser ve makale-leri: Le poesie di an-Nåbi³ah al-Ða£d¢(Roma 1953); “Le varie edizioni a stampadella Ðamharat Aš.ar al-.Arab” (RSO, XIII[1931-1932], s. 334-341; “an-Nabigah al-Ðadi e le sue poesie”, a.g.e., XIV [1934], s.135-190, 380-432); “Abu Ða.fer Muham-med Ibn al-Hasan at-Tusý e un nuovo ma-noscritto del suo ‘Kitab al-istibsar’” (a.g.e.,XII [1947], s. 12-22); “Notizie biobibliog-rafiche su Taha Huseyin Bey” (OM, XXX[1950], s. 53-87); “La terza parte degli Ay-yam di Taha Husein” (a.g.e., XLII [1962], s.111-120); P. Minganti ve G. Ventrone’ninbirlikte neþrettikleri Storia della Lette-ratura £Araba adlý eserin (Milano 1971)I. cildinde çeþitli tercümeleri bulunmak-tadýr: Ýmruülkays’ýn Mu£allašåt’ý (“dellaMu.allaqat di Imru l-Qays”, s. 16-20), “.Amrb. Kulthum” (s. 22-27), “Harith b. Milkza”(s. 28-32), “Costituzione di Medina” ([Medi-ne sözleþmesi], s. 69-71), Kâ‘b b. Züheyr’inÆa½îdetü’l-bürde’si (“della burda di Ka.bb. Zuhayr”, s. 75-77); “Una cinquecentes-ca edizione del Corano stampata a Vene-zia”, Atti dell’Istituto Veneto di scien-ze, lettere ed arti (CXXIV [Venezia 1965-1966], s. 1-12); “Venezia in antichi scrit-tori arabi”, Annali della Facoltà di Lin-gue e Letterature straniere di Ca’ Fos-cari ([Milano 1963], s. 111-120); “Mirabi-lia di Roma negli antichi geografi arabi”,Miscellanea di studi in omaggio delpro. Italo Siciliano (Firenze 1966, s. 875-893); “Documenti arabi sulle relazioni fraGenova e il Marocco nella seconda metadel secolo XVIII” (RSO, XXI [1946], s. 51-76);“L’Egitto dalla morte di Qa,it Bay all’avven-to di Qansuh el-Guri (1496-1501) nei ‘Dia-rii’ di Marin Sanudo”, Rendiconti dellaclasse Scienze Morali dell’AccademiaNazionale dei Lincei (XX [Roma 1965],

Page 2: BÝBLÝYOGRAFYA : (1974), -  · PDF filenuale di lingua turca (I-II, Roma 1963-1964), Ettore Rossi, Storia di Tripoli e della Tripolitana dalla conquista araba al 1911 (Roma 1971)

351

ve müminleri baðýþladýðý haber verilmiþtir.Bu âyetin Medine’de indiði rivayet edildiðigibi âyetten çýkan sonuç hakkýnda farklýyorumlar da vardýr (bk. TEHECCÜD).

Ýslâmiyet’te bugün bilinen þekliyle beþvakit namaz hicretten bir buçuk yýl kadarönce Mi‘râc gecesinde farz kýlýnmýþtýr (Bu-hârî, “Bed,ü’l-palk”, 6; Müslim, “Îmân”,259; Tirmizî, “Salât”, 213). Hadis mecmu-alarýnda yer alan bilgilerden namazlarýnönce ikiþer rek‘at olarak farz kýlýndýðý, hic-retten kýsa bir süre sonra öðle, ikindi veyatsý namazlarýnýn farzlarýnýn dörder rek‘a-ta çýkarýldýðý anlaþýlmaktadýr (Buhârî, “Sa-lât”, 1; Müslim, “Salâtü’l-müsafirîn”, 1, 3;geniþ bilgi için bk. Bedreddin el-Aynî, III,287).

Kur’an ve Sünnet’te Namaz. Kur’ân-ýKerîm’de mutlak biçimde namaz emrinedefalarca yer verildiði gibi bazý âyetlerdeçeþitli üslûplarla namazýn önemine iþaretedilerek namaz kýlanlardan övgü ile sözedilmiþ (el-En‘âm 6/92; el-Mü’minûn 23/9; el-Meâric 70/22-35), namazý ciddiye al-mayýp özünden uzaklaþanlar yerilmiþtir (el-Mâûn 107/5). Birçok âyette “salât” ile bir-likte “ikame” kelimesi ve türevleri kullaný-larak (meselâ el-Bakara 2/110, 277; el-Mâ-ide 5/55; el-Enfâl 8/3) namazýn vaktindeeksiksiz bir biçimde erkânýna riayet edile-rek ve devamlý olarak kýlýnmasý gereðinedikkat çekilmiþtir. Bununla birlikte “nama-zý ikame etmek” ifadesinin bazý âyetlerde“namazý tasdik etmek” anlamýna geldiðide belirtilmektedir (Mukatil b. Süleyman,s. 139). Diðer taraftan Kur’an’da salât ke-limesinin sýkça zekât ve zekâta yakýn mâ-nadaki infak kelimesiyle birlikte kullanýl-masýnýn (meselâ el-Bakara 2/83; et-Tevbe9/18; en-Nûr 24/56) namaz ibadetinin ru-hu arýndýrma iþleviyle zekât ibadetininmalý arýndýrma özelliði arasýndaki paralel-liðe vurgu anlamý taþýdýðý söylenebilir.

Bir âyette namazýn müminler için vakit-leri belli bir farîza olduðu belirtilmiþ (en-Nisâ 4/103), kýlýnacaðý vakitlere de Kur’an’ýnkendine özgü üslûbu içinde sarih biçimdeveya iþaret yoluyla deðinilmiþtir. Meselâsabah (salâtü’l-fecr) ve yatsý (salâtü’l-iþâ) na-mazlarý ismen zikredilirken (en-Nûr 24/58)diðer vakit namazlarýna iþaretlerde bulu-nulmuþtur. Tefsir kaynaklarýnda Rûm sû-resinin 17 ve 18. âyetlerinde “akþam vak-tine eriþtiðinizde” ifadesinin akþam ve yat-sý namazlarýna, “sabah kalktýðýnýzda” ifa-desinin sabah namazýna, “akþam üstü”ifadesinin ikindi namazýna, “öðle vaktineulaþtýðýnýzda” ifadesinin de öðle namazýnaiþaret ettiði; ayrýca namazýn farz kýlýndýðý

mi‘rac olayýnýn ardýndan inen Ýsrâ sûresi-nin 78. âyetinde geçen “dülûkü’þ-þems”inöðle ve ikindiyi, “gasaku’l-leyl”in akþam veyatsýyý, “kur’ânü’l-fecr”in sabah namazýnýifade ettiði belirtilmektedir. Bu iki âyetindýþýnda; “Gündüzün iki tarafýnda ve gece-nin -gündüze- yakýn saatlerinde namaz kýl”meâlindeki âyette (Hûd 11/114) gündü-zün iki tarafýnda kýlýnmasý emredilen na-mazlardan biri sabah namazý, diðeri isegüneþ batmadan önceki kýsým (taraf) ola-rak alýndýðýnda öðle ve ikindi, battýktansonraki taraf olarak alýndýðýnda akþam veyatsý olarak yorumlanmýþtýr. Âyette geçenzülef (gündüze yakýn saatler) kelimesiningecenin gündüze yakýn olan ilk saatleriniifade ettiði dikkate alýnarak bu saatlerdekýlýnmasý emredilen namazýn da yatsý na-mazý olduðu görüþü benimsenmiþtir. Âlim-lerin çoðunluðu, Bakara sûresinin 238.âyetinde yer alan “orta namaz” (es-salâtü’l-vustâ) ifadesiyle ikindi namazýnýn kastedil-diði kanaatindedir; Hz. Peygamber’in birhadisi de (Buhârî, “Cihâd”, 98; Müslim,“Mesâcid”, 202, 205, 206) bu görüþü des-teklemektedir. Özellikle namazýn faziletihakkýndaki bazý rivayetlere dayanarak bunamazýn sabah namazý olduðunu söyle-yenler de vardýr (bk. SALÂT-ý VUSTÂ). Ha-dis kaynaklarýnda, mi‘rac hadisesini takipeden günlerde Cebrâil’in Kâbe’de Hz. Pey-gamber’e imamlýk yapmak suretiyle beþvakit namazý kýldýrdýðý, her bir namazýnbaþlangýç ve bitiþ vakitlerini uygulamala-rýyla gösterdiði ve bunlarý ayrýca sözlü ola-rak da açýkladýðý kaydedilmiþtir (Müslim,“Mesâcid”, 176, 179). Cum‘a sûresinin 9.âyetinden beþ vakit namaz dýþýnda cumagünü (öðle namazý yerine) kýlýnacak namazýnda farz olduðu ve cemaatle kýlýnmasý ge-rektiði anlaþýlmaktadýr. Teheccüd namazýy-la ilgili âyet (el-Müzzemmil 73/20) ve bay-ram namazýna delâlet ettiði belirtilen âye-tin (el-Kevser 108/2) hükmü hakkýnda isefarklý yorumlar vardýr.

Namazýn kýlýnýþ þekline dair Kur’an’daayrýntýlý bilgi verilmemekle birlikte çeþitliâyetlerde kýraat (el-Müzzemmil 73/20), ký-yam (el-Bakara 2/238), ka‘de (Âl-i Ýmrân 3/191), kýble (el-Bakara 2/144), abdest (el-Mâide 5/6), rükû ve secde (el-Hac 22/77)gibi namazýn bazý þartlarýna ve rükünleri-ne iþaret edilmiþtir. Ayrýca yolculukta vedüþman tehlikesinin bulunmasý hallerin-de namazýn nasýl kýlýnacaðý hususuna yerverilmiþtir (en-Nisâ 4/101-103). Hz. Pey-gamber namazýn Ýslâm’ýn beþ þartýndan bi-ri (Buhârî, “Îmân”, 1, 2; Müslim, “Îmân”,19-22; Tirmizî, “Îmân”, 3) ve amellerin enfaziletlisinin vaktinde kýlýnan namaz oldu-ðunu (Buhârî, “Tevhîd”, 48), kulun kýyamet

na karþýlýk Câhiliye Araplarý arasýnda mu-ayyen bir namaz þeklinin bulunduðu bi-linmemektedir. “Onlarýn (müþrikler) salâtýýslýk çalmak ve alkýþlamaktan ibarettir”meâlindeki âyette geçen (el-Enfâl 8/35)“salât” kelimesi, daha çok müþriklerin müs-lümanlarýn Kâbe’deki ibadetlerine karþýibadet görüntüsü verdikleri bir engellemehareketi olarak yorumlanmýþtýr. Ýbn Ab-bas’ýn bir açýklamasýna dayandýrýlan biryoruma göre ise Kureyþ kabilesinin ýslýkçalýp el çýrparak Kâbe’yi tavaf etme þeklin-de bir ibadetleri vardý (Taberî, XIII, 521 vd.).

Kaynaklarda, Ýslâm’ýn ilk dönemlerindenitibaren namaz ibadetinin mevcut olduðuve beþ vakit namaz farz kýlýnmadan öncesabah ve akþam olmak üzere günde iki va-kit namaz kýlýndýðý belirtilmektedir. Kur-’an’daki bazý âyetlerin (Tâhâ 20/130; el-Mü’min 40/55) bu iki vakit namaza iþaretettiði görüþünde olanlar da vardýr (TecridTercemesi, II, 279; Þevkânî, IV, 497). Vah-yin baþlangýç döneminde -bazý kaynaklaragöre Müddessir sûresinin 1-3. âyetleri nâ-zil olunca- Cebrâil, Hz. Peygamber’i Mek-ke’nin yakýnlarýndaki bir vadiye götürmüþ,orada fýþkýran su ile önce kendisi, sonraResûl-i Ekrem abdest almýþ, ardýndan Re-sûlullah’a namaz kýldýrmýþtýr. Bunun üze-rine Hz. Peygamber sevinçli bir þekilde evegelmiþ, Hz. Hatice’nin elinden tutarak ora-ya götürmüþ ve ayný þekilde onunla birlik-te abdest alýp iki rek‘at namaz kýlmýþlardýr(Ýbn Hiþâm, I, 243-245). Üç yýl kadar sürengizli davet ve daha sonraki açýk davet dö-neminde Resûl-i Ekrem evinde, ýssýz daðeteklerinde, öðle tenhalýðý sýrasýnda Ha-rem’de namaz kýlmýþtýr. Zaman zamanHz. Ali’yi de yanýna alarak Mekke dýþýnda-ki vadilerde akþam namazýný kýldýðý ve ha-va karardýktan sonra döndüðü nakledilir.Ýlk müslümanlar da Mekke içinde gizli yerbulamadýklarýnda þehir dýþýna çýkýp ýssýzyerlerde ve zaman zaman mescid halinegetirdikleri Erkam adlý sahâbînin evindenamaz kýlmýþlardýr. Bazý rivayetlere göre,“Namazda yüksek sesle okuma!” meâlin-deki âyet (el-Ýsrâ 17/110) gizli namaz dö-nemiyle ilgili olup Hz. Peygamber’in asha-býyla namaz kýlarken âyetleri yüksek ses-le okuduðu için müþriklerin Kur’an’a ha-karet etmeleri üzerine inmiþ, Resûl-i Ek-rem’in sesini alçaltmasý, fakat yanýnda bu-lunanlarýn duyamayacaðý kadar da gizliokumamasý istenmiþtir. Bu iki vakit nama-zýn dýþýnda Müzzemmil sûresinin ilk âyet-leriyle gece namazýna kalkýlmasý ve bununbelli bir vakit içinde eda edilmesi emredil-miþken ayný sûrenin 20. âyetinde, Allah Te-âlâ’nýn bu hususta yaþanan zorluðu bildiði

NAMAZ

Page 3: BÝBLÝYOGRAFYA : (1974), -  · PDF filenuale di lingua turca (I-II, Roma 1963-1964), Ettore Rossi, Storia di Tripoli e della Tripolitana dalla conquista araba al 1911 (Roma 1971)

352

NAMAZ

namaz borcu bulunan kimseyle ilgili biruygulama için bk. ISKAT). Ýslâm âlimlerinamaz vecîbesini bilerek terketmenin bü-yük günah olduðu hususunda müttefiktir.Namazý alenen terkedenlere bazý dünyevîmüeyyideler uygulanmasýyla ilgili hüküm-lerin dinî hayata müdahale amacý taþýma-yýp sosyal düzen mülâhazalarýna dayalý ol-duðu anlaþýlmaktadýr.

Namaz Çeþitleri. Namaz denilince ilk ha-týra gelen günlük beþ vakit farz namaz ol-makla birlikte hüküm bakýmýndan deðiþiknamazlar bulunmaktadýr. Hanefî mezhe-bi dýþýndaki fakihler, namazý hüküm baký-mýndan genel olarak farz ve nâfile olmaküzere iki grupta ele almaktadýr. Hanefîfýkhýnda ise çeþitli tasnifler söz konusu-dur. Bunlardan birine göre namazlar farz,vâcip, nâfile (tatavvu) olmak üzere üç grup-ta ele alýnýrken bir diðer tasnif Allah’ýn farzkýldýðý (mektûbe) namazlar, Hz. Peygam-ber’in sünnetiyle sabit olan (mesnûn) na-mazlar ve nâfile namazlar þeklindedir; Re-sûl-i Ekrem’in sünnetiyle sabit olan na-mazlar da vâcip olan ve vâcip olmayan ký-sýmlarýna ayrýlýr (Debbusi’nin “el-Esrar fi’l-Usul ve’l-Furu‘” Adlý Eserinin Tahkik veTahlili, I, 1, 151).

1. Farz Namazlar. Bunlar farz-ý ayýn vefarz-ý kifâye olmak üzere iki gruba ayrýlýr.Farz-ý ayýn olanlar, yükümlülük çaðýna gel-miþ her müslümanýn yerine getirmeklemükellef olduðu namazlardýr. Günde beþvakit namaz ve cuma günleri kýlýnan cu-ma namazý bu grupta yer alýr. Beþ ayrý va-kitte kýlýnan günlük farz namazlar, sabahnamazý iki rek‘at, öðle namazý dört rek‘at,ikindi namazý dört rek‘at, akþam namazýüç rek‘at ve yatsý namazý dört rek‘at ol-mak üzere toplam on yedi rek‘at, cumagünü öðle namazýnýn vaktinde cemaatlekýlýnan cuma namazýnýn farzý iki rek‘attýr.Farz-ý kifâye olan namaz ise ölen bir müs-lüman için cemaatle kýlýnmasý gereken ce-naze namazýdýr. Bir grup bu görevi yerinegetirince diðer müslümanlarýn üzerindensorumluluk kalkar. Rükûlu ve secdeli birnamaz olmadýðýndan bu namazda rekâtsöz konusu deðildir.

2. Vâcip Namazlar. Vâcip oluþu kulun fi-iline baðlý olmayan (li-aynihî vâcip) ve vâcipoluþu kulun fiiline baðlý olan (li-gayrihî vâcip)þeklinde iki kýsýmdýr. Hanefîler’e göre, bumezhepte vâcip kabul edilen vitir namazýile ramazan ve kurban bayramý namazla-rý birinci grupta yer alýr. Ýkinci grupta isebozulan nâfile namazýn kazâsý ve dinenyüklenmiþ bir görev olmamakla birlikte birvesileyle kiþinin kendi iradesiyle kýlmayýadadýðý nezir namazý bulunur. Vitir nama-

zý ile bayram namazlarý Hanefîler’in dýþýn-daki fakihlere göre sünnet namazlar ara-sýnda yer almaktadýr. Öte yandan tilâvetsecdesi de Mâlikî ve Hanbelî mezheple-rinde bir namaz çeþidi olarak kabul edilir.

3. Nâfile Namazlar. Farz veya vâcip na-mazlarýn dýþýnda kalan namazlar genel ola-rak nâfile namaz olarak adlandýrýlýr. Bu se-beple farz namazlardan önce ve sonra ký-lýnan sünnet namazlar nâfile namazlaradahildir. Kaynaklarda Hz. Peygamber’ingünlük beþ vakit farz namazlardan baþkadeðiþik zamanlarda ve deðiþik vesilelerlenâfile namazlar kýldýðý ve bu namazlaraönem verdiði ifade edilmektedir. Nitekimbir hadiste kiþinin kýyamet gününde ilk ola-rak namazýndan hesap sorulacaðý ve farz-larýnda bir eksikliðin bulunmasý durumun-da Allah’ýn meleklere bunu nâfilelerle ta-mamlamalarýný emredeceði ifade edilmek-tedir (Nesâî, “Salât”, 9).

Nâfile namazlarýn fýkýh kaynaklarýnda çe-þitli açýlardan tasnife tâbi tutulduðu gö-rülür. Hanefîler’e göre nâfile namazlar farznamazlara tâbi olup olmamalarý açýsýndanikiye ayrýlýr. Farz namazlara tâbi nâfile na-mazlar belli bir düzen içinde beþ vakit farznamazlarla birlikte kýlýndýðý için “revâtib”,farzlara tâbi olmayanlar ise “regaib” þek-linde isimlendirilir. Revâtib nâfile namazlarmüekked sünnet (Hz. Peygamber’in devamlýkýldýðý) ve gayri müekked sünnet (Hz. Pey-gamber’in ara sýra terkettiði) þeklinde iki kýs-ma ayrýlýr. Diðer taraftan Hanefî literatü-ründe müekked sünnet olan nâfile namaz-lar sünnet, gayri müekked olanlar ise müs-tehap ya da mendup þeklinde adlandýrýl-mýþtýr. Hanefî mezhebine göre farz na-mazlara tâbi namazlar sabah namazýnýnfarzýndan önce iki; öðlenin farzýndan öncedört, sonra iki; ikindinin farzýndan öncedört; akþamýn farzýndan sonra iki; yatsý-nýn farzýndan önce dört ve sonra ikirek‘at olmak üzere toplam yirmi rek‘attýr.Cuma namazýnýn farzýndan önce ve sonrakýlýnan dörder rek‘at sünnet namazlar dafarzlara tâbi nâfile namazlardýr. Sabah,öðle, akþam ve cuma namazlarýnýn sün-netleriyle yatsý namazýnýn son sünnetisünnet-i müekkededir. Nâfile namazlarýnen kuvvetlisi sabah namazýnýn sünneti-dir. Bazý âlimlere göre bundan sonra enkuvvetli olanlarý sýrasýyla akþamýn sünne-tiyle öðle namazýnýn ilk sünnetidir. Bazýâlimlere göre ise sabah namazýndan son-ra en kuvvetli sünnet öðle namazýnýn ilksünneti olup geri kalanlar ayný derecede-dir. Ýkindi namazýnýn sünnetiyle yatsý na-mazýnýn ilk sünneti ise gayri müekkedsünnettir.

günü ilk olarak namazdan hesaba çekilece-ðini (Ebû Dâvûd, “Salât”, 145; Tirmizî, “Sa-lât”, 188) bildirmiþ, yeni müslüman olanbirine her gün beþ vakit namaz kýlmasýgerektiðini söylemiþtir (Buhârî, “Îmân”,34; Müslim, “Îmân”, 8, 10, 29, 31). Ayrýca,“Namazý benden gördüðünüz gibi kýlýnýz”diyerek (Buhârî, “Ecân”, 18; Dârimî, “Sa-lât”, 42) namazlarýn rek‘at sayýlarýný ve ký-lýnýþ þeklini uygulamalarýyla öðretip açýk-lamýþ, kendisine bu konuda soru soran birkiþiye, “Ýki gün bizimle kýl” diyerek onu uy-gulamalý olarak öðrenmeye yönlendirmiþ-tir (Müslim, “Mesâcid”, 178; Ýbn Mâce,“Mevâkýtü’s-salât”, 1; Nesâî, “Mevâkýtü’s-salât”, 7).

Fýkýh Literatüründe Namaz. Ashap dö-neminden itibaren namaz ibadeti, bütünçeþitleriyle Hz. Peygamber’in uygulama veaçýklamalarýna uygun þekilde nesilden ne-sile dinî hayatýn canlý bir parçasý olarak in-tikal ettirilmiþ, bütün müslümanlar ve Ýs-lâm âlimleri namazýn farz olduðu hususun-da görüþ birliði içinde olmuþtur. Bu se-beple fýkýh eserlerinde namazýn farziyeti-nin kitap, sünnet ve icmâ delillerine da-yandýðý ve bu ibadetin en kuvvetli dinî vecî-belerden biri olduðu belirtilir. Ayrýca hadiskaynaklarýnda yer alan Resûl-i Ekrem’innamazla ilgili fiilî, kavlî ve takrirî sünnet-leri fakihler tarafýndan fýkýh metodolojisiçerçevesinde deðerlendirilerek namazýnçeþitleri, rek‘at sayýlarý, vücûb ve sýhhatþartlarý, rükünleri, kýlýnýþ biçimleri ve ben-zeri konular ayrýntýlý þekilde incelenmiþ-tir. Fýkýh eserlerinde namazla ilgili konular,tahâret kýsmýndan sonra ibadetlerin ilkiolarak “kitâbü’s-salât” baþlýðý altýnda elealýnýr.

Namazýn ibadetler içindeki özel konumuve önemi sebebiyle olaðan dýþý durumlar-da namazýn terkedilmesine izin verilmesiyerine eda edilmesi hususunda bazý kolay-lýklar saðlanmasý cihetine gidilmiþtir. Ge-nel olarak zorluk ve sýkýntý söz konusu ol-duðu için hastalýk ve yolculuk halleri na-mazda bir kolaylaþtýrma sebebi sayýlmýþ-týr. Hastanýn namazý kendi gücüne görebelirlenmiþ, hastalýðýn aðýrlaþmasý ölçü-sünde namazýn eda þeklinde kolaylýk sað-lanmýþtýr. Yolculuk halinde bulunan kim-se için dört rek‘atlý namazlarýn kýsaltýlma-sý (kasr-ý salât) ve bazý mezheplerde iki na-mazýn bir vakitte kýlýnmasý (cem‘) baþtaolmak üzere bazý ruhsat hükümleri sözkonusudur (bk. SEFER).

Namaz sýrf bedenî bir ibadet olduðu içinbu ibadeti kiþinin bizzat ifa etmesi gere-kir, dolayýsýyla bir baþkasýnýn yerine namazkýlmak câiz deðildir (öldüðünde üzerinde

Page 4: BÝBLÝYOGRAFYA : (1974), -  · PDF filenuale di lingua turca (I-II, Roma 1963-1964), Ettore Rossi, Storia di Tripoli e della Tripolitana dalla conquista araba al 1911 (Roma 1971)

353

nâfile bir ibadeti bozan kimsenin o ibadetikazâ etmesi gerekmez. Þâfiî mezhebinegöre sünnet namazlarda iki rek‘atta birselâm verilmesi sünnettir. Hanefîler’e gö-re ise iki veya dört rek‘atta bir selâm veri-lebilir. Namaz kýlmanýn mekruh olduðu va-kitler dýþýnda istenildiði kadar nâfile na-maz kýlýnabilir. Nâfile namazlarýn bütünrek‘atlarýnda kýraat farzdýr. Bu tür na-mazlarýn ayakta kýlýnmasý daha faziletlisayýlmakla birlikte oturarak da kýlýnabilir.Farz namazlara baðlý sünnet namazlarýncamide eda edilmesi, diðer nâfile namazla-rýn evde kýlýnmasý daha faziletli görülmüþ-tür. Müslümanlarýn ibadet telakkisindeözellikle farz namazlarýn öncesinde veyasonrasýnda kýlýnan sünnet namazlar farznamazlara hazýrlayýcý ve onlarý koruyucuibadetler olarak deðerlendirildiði, ayrýcaHz. Peygamber’e baðlýlýðýn bir göstergesikabul edildiði için olabildiðince bu namaz-larýn kýlýnmasý tavsiye edilmiþ ve terkedil-mesi hoþ karþýlanmamýþtýr.

Namazýn Vücûb Þartlarý. Namaz ibade-tiyle mükellef sayýlmak için gerekli olanþartlara namazýn vücûb þartlarý denir. Birkimseye namazýn farz olmasý için müslü-man, âkýl ve bâlið olmasý gerekir. Âkýl ol-mak Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine görehem vücûb hem sýhhat þartýdýr. Diðer ta-raftan bütün mezheplere göre hayýz ha-linde bulunmama ve loðusa olmama danamazýn vücûb þartlarýndandýr. Buna gö-re bir kadýn âdet halinde veya loðusa ikengeçen namazlarý kazâ etmekle yükümlüdeðildir. Bunlarýn dýþýnda Mâlikî ve Þâfiîfýkýh eserlerinde vücûb þartý olarak sayý-lan baþka hususlar da vardýr. Hz. Peygam-ber, çocuklarýn yedi yaþýna gelince velisitarafýndan yavaþ yavaþ namaza alýþtýrýl-masýný, on yaþýna ulaþtýðýnda bu husustadaha titiz davranýlmasýný, hatta hafif zor-layýcý tedbirlere baþvurulmasýný tavsiye et-miþtir (Müsned, II, 180, 187; Ebû Dâvûd,“Salât”, 26).

Namazýn Farzlarý (Sýhhat Þartlarý ve Rü-künleri). Farz, vâcip veya nâfile türündenherhangi bir namazýn geçerli sayýlmasý içinaranan þartlara sýhhat þartlarý denir. Bun-lar namazýn mahiyetinden bir cüz olma-dýklarý ve namaza hazýrlýk özelliði taþýdýk-larý için þart olarak isimlendirilir. Namazibadetini meydana getiren unsurlar ise na-mazýn mahiyetini oluþturduklarý için na-mazýn rükünleri þeklinde ifade edilir. Birnamazýn geçerli olmasý için aranan þart-larýn ve rükünlerin yerine getirilmesi zo-runlu olduðu için hepsi ayný zamanda na-mazýn farzlarýdýr. Öðretim kolaylýðý saðla-mak amacýyla namazýn farzlarý Hanefî fýk-

Revâtib sünnetler dýþýnda regaib olarakisimlendirilen nâfile namazlar, Hz. Pey-gamber’in uygulamalarýna dayanýlarak be-lirli zamanlarda veya bazý vesilelerle kýlý-nan ya da kiþinin kendi isteðiyle herhangibir zamanda Allah’a yakýnlaþmak ve se-vap kazanmak amacýyla kýldýðý namazlar-dýr. Herhangi bir yükümlülük olmaksýzýngönüllü olarak kýlýndýðý için tatavvu namaz-lar olarak da adlandýrýlýr. Teheccüd, kuþluk(duhâ), istihâre, yaðmur duasý, husûf (aytutulmasý), küsûf (güneþ tutulmasý), tahiyye-tü’l-mescid, evvâbîn, tesbih, ihrama giriþve hâcet namazlarýyla abdest ve gusüldensonra kýlýnan namaz regaib türünden nâ-file namazlardýr.

Þâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre nâfi-le namazlar cemaatle kýlýnmasýnýn sünnetolup olmamasýna göre iki grupta ele alýnýr.Farz namazlara tâbi olan nâfile namaz-larla kuþluk, tahiyyetü’l-mescid, evvâbînvb. namazlar cemaatle kýlýnmasý sünnetolmayan nâfile namazlardýr. Küsûf, tera-vih gibi namazlar ise cemaatle kýlýnmasýsünnet olan nâfile namazlar arasýnda yeralýr. Þâfiîler’e göre müekked sünnetler sa-bah namazýnýn farzýndan önce iki, öðle na-mazýnýn farzýndan önce iki, farzýndan son-ra iki, akþamýn farzýndan sonra iki, yatsý-nýn farzýndan sonra iki olmak üzere onrek‘attýr. Cuma namazýnýn farzýndan önceve sonra kýlýnan iki rek‘atlýk sünnetler demüekked sünnetlerdendir.

Mâlikî fakihleri mendup namazlar içinsünnet, fazilet ve nâfile þeklinde üçlü birtasnif yaparlar (Ýbn Rüþd, I, 96, 214). Vitirnamazý, sabah namazýnýn sünneti, bay-ram namazlarý, küsûf namazý sünnet na-mazlara dahildir. Abdest aldýktan sonrakýlýnan namaz, kuþluk namazý, öðle nama-zýndan önce ve sonra, ikindiden önce veakþam namazýndan sonra kýlýnan namaz-lar fazilet olarak isimlendirilir. Nâfile ola-rak adlandýrýlan namazlar ise herhangi birsebebe baðlý olmaksýzýn kýlýnanlar ve birsebebe baðlý olarak kýlýnanlar (yolculuðaçýkmadan ya da yolculuktan döndüktensonra kýlýnan namaz, istihâre namazý, hâ-cet namazý gibi) þeklinde ikiye ayrýlýr. Mi‘-rac gecesi, Regaib gecesi, Mevlid kandiligecesi, Berat gecesi, bayram geceleri veKadir gecesi gibi mübarek gecelerde ký-lýnmasý tavsiye edilen özel bir namaz þek-li bulunmamaktadýr; fakat bu gecelerdeAllah’a yakýnlaþmak ve sevap kazanmakamacýyla nâfile namaz kýlýnabilir.

Baþlanmýþ nâfile namazýn bozulmasý du-rumunda kazâsý Hanefîler’e göre vâcip,Mâlikîler’e göre farzdýr. Þâfiîler’e göre ise

NAMAZ

32. CÝLT 4. FASÝKÜL (201) 201/5. Forma / 1. Kontrol05 Eylül 2006

hýnda namazýn dýþýndaki þartlar ve nama-zýn içindeki þartlar olarak iki grup halindesayýlmýþtýr. Bazý eserlerde ikinci grup rü-künler, birinci grup rükünlerin þartlarý ola-rak anýlýr.

Namazýn þartlarý þunlardýr: 1. HadestenTahâret. Hades kelimesi, “abdestsizlik yada cünüplük sebebiyle meydana geldiðikabul edilen hükmî kirlilik” anlamýndadýr.Namazýn geçerli olabilmesi için abdesti ol-mayan bir kiþinin abdest almasý, cünüp-lük halindeki kiþinin de gusül abdesti al-masý gerekir. Âdet ya da loðusalýk durum-larý devam eden kadýnlar namaz kýlamaz.Bu halleri sona erdikten sonra namaz ký-labilmeleri için gusül abdesti almalarý icapeder. Gusül abdesti veya abdest alabile-cek su bulamayan yahut su bulduðu haldekullanma imkâný olmayan kiþi teyemmümeder. 2. Necâsetten Tahâret. Vücut, elbi-se ve namaz kýlýnacak yerde bulunan venamazýn geçerliliðine engel olan maddî pis-liklerin temizlenmesi gerekir. Hanefî mez-hebinde benimsenen görüþe göre namazkýlýnacak yerin temizliðiyle ilgili asgari þartayaklarýn, ellerin, dizlerin ve alnýn konaca-ðý yerlerin temiz olmasýdýr; burnun kona-caðý yer necis olursa -mekruh olmakla bir-likte- namaz geçerli olur. 3. Setr-i Avret.“Vücutta dinen örtülmesi gereken ve baþ-kasýnýn bakmasý haram olan yerler” anla-mýndaki avret mahallinin namazda örtül-mesi þarttýr. Ýmkân olduðu halde örtün-meden kýlýnan namaz geçerli olmaz. Na-mazýn bozulmasýna sebep olan açýk yerinölçüsü konusunda fakihler arasýnda fark-lý görüþler vardýr (bk. SETR-i AVRET). Na-mazda giyilen kýyafetin vücudun renginigöstermeyecek þekilde olmasý gerekir. Vü-cut hatlarýný belli eden elbise ile kýlýnan na-maz -mekruh olmakla birlikte- geçerlidir.4. Ýstikbâl-i Kýble. Bu þart namaz kýlarkenkýbleye (Kâbe) yönelme gereðini ifade eder.Mescid-i Harâm’da namaz kýlan kimseninyüzünü ve yönünü bizzat Kâbe binasýna çe-virmesi þarttýr. Kâbe’den uzakta bulunankiþi Kâbe’nin bulunduðu tarafa yönelir. Kâ-be’ye uzak bölgelerde kýblenin belirlenme-si, Kâbe’ye yönelmenin nasýl gerçekleþece-ði konusunda deðiþik görüþler mevcuttur(bk. KIBLE). 5. Vakit. Farz namazlar, bunamazlarýn öncesinde ya da sonrasýndakýlýnan sünnet namazlar, vitir namazý, te-ravih namazý ve bayram namazlarýnýn ký-lýnabilmesi için vaktin girmiþ olmasý þart-týr. Vakit ayný zamanda namazýn vücûb se-bebidir. Farz namazlarý genellikle vaktinilk girdiði anda kýlmak daha faziletlidir.Yatsý namazýný ise gecenin ilk üçte birlikbölümüne kadar geciktirmenin faziletli ol-

Page 5: BÝBLÝYOGRAFYA : (1974), -  · PDF filenuale di lingua turca (I-II, Roma 1963-1964), Ettore Rossi, Storia di Tripoli e della Tripolitana dalla conquista araba al 1911 (Roma 1971)

354

NAMAZ

mazýnýn sünnetinde bir rükündür; gücüyeten kiþi bu rüknü yerine getirmeden(meselâ oturarak) farz veya vâcip bir namazkýlarsa namazý geçerli olmaz. Bu asgarisüre, kýyam tanýmý ve kýyamdayken elle-rin nerede ve ne þekilde baðlanacaðý hu-susunda mezheplere göre farklýlýklar var-dýr (bk. KIYAM). Hasta veya ayakta durma-ya gücü yetmeyen kiþiden kýyam yüküm-lülüðü düþer, bu durumdaki kiþiler nama-zý oturarak kýlar. Nâfile namazlarda kýyamrükün sayýlmadýðý için bunlar bir özür bu-lunmasa da oturarak kýlýnabilir, ancak ayak-ta kýlmak daha faziletlidir. 3. Kýraat. “Ký-yamdayken Kur’ân-ý Kerîm’den okunmasýgereken asgari miktarýn okunmasý” de-mektir. Kýraatin iki rek‘atlý farz namazla-rýn, sünnet ve nâfile namazlarla vitir na-mazýnýn her rek‘atýnda farz olduðu konu-sunda görüþ birliði vardýr. Hanefî mezhe-bine göre, kýraatin farz olduðu her rek‘at-ta kýsa üç âyet veya buna denk düþen biruzun âyet okumak gerekir. Diðer üç mez-hepte kýraatin asgari miktarý her rek‘attaFâtiha sûresinin okunmasýdýr. Hanefîler’egöre kýraat üç ve dört rek‘atlý farz namaz-larýn herhangi iki rek‘atýnda farz, ilk ikirek‘atta yerine getirilmesi ise vâciptir. Þâ-fiî ve Hanbelîler’e göre kýraat farz nama-zýn üç ve dördüncü rek‘atýnda da rükün-dür. Kýraat vecîbesinin dayanaklarý, ima-ma uyan kimsenin kýraat yükümlülüðü,Kur’an’ýn Arapça lafzýnýn yerine bu lafýz-larýn meâlinin okunmasý halinde kýraat þar-týnýn yerine gelmiþ olup olmayacaðý konu-larýnda görüþ farklýlýklarý vardýr (bk. ÝBA-DET; KIRAAT). 4. Rükû. Her rek‘atta ellerdizlere varacak derecede sýrtýn eðilmesiniifade eder. Hz. Peygamber’in uygulama-sýnda en uygun rükû þekli sýrt ve baþ düzbir satýh meydana getirecek ölçüde eðil-mektir. Þâfiî ve Hanbelî mezheplerine gö-re rükûa giderken ve rükûdan kalkarkenelleri kaldýrmak sünnettir. 5. Secde. “Herrek‘atta vücudun belirli uzuvlarýný yere ve-ya yere bitiþik bir mahalle koyarak iki defakapanmak” demektir. Resûl-i Ekrem’inuygulamasýna en uygun secde yüz, eller,dizler ve ayak parmaklarý olmak üzere ye-di organ üzerine yapýlan secdedir. Bunlar-dan sadece bir kýsmý yerine getirildiðindesecdenin geçerli olup olmayacaðý konusun-da mezhepler arasýnda farklý görüþler var-dýr (bk. SECDE). 6. Ka‘de-i Ahîre. Namaz-larýn son rek‘atlarýnda belli bir süre otur-mayý ifade eder. Üç veya dört rek‘atlý na-mazlarýn ikinci rek‘atýnda yapýlan oturuþa“ka‘de-i ûlâ” denir. Hanefîler’e göre Tahiy-yat okuyacak kadar, Mâlikîler’e göre selâmcümlesini söylemeye yetecek kadar, Þâfi-

îler’e göre teþehhüd ve “Salli Bârik” dua-larýný okuyup namazdan çýkmak için veri-len iki selâmdan ilkini vermeye yetecekkadar, Hanbelîler’e göre ise teþehhüdü veSalli Bârik dualarýný okuyup iki tarafa se-lâm verebilecek kadar bir süre oturmakgerekir. Ka‘dede oturuþ þekli, asgari sü-resi, ka‘delerde okunan teþehhüdün söz-leri ve hükmünde görüþ ayrýlýklarý vardýr(bk. KA‘DE; TEÞEHHÜD).

Namazýn esasýný oluþturan þartlar ve rü-künler bunlardan ibaret olmakla birlikteta‘dîl-i erkân ve namazdan kendi fiiliyleçýkmak fakihlerin bir kýsmýna göre nama-zýn farz veya vâcipleri arasýnda yer alýr. Ta‘-dîl-i erkân “rükünleri düzgün, yerli yerin-de ve düzenli olarak yapmak” demektir.“Yerine getirilen rüknün tam yapýldýðýnakanaat getirilmesi” anlamýnda olmak üze-re “tuma’nîne” kelimesi ile de ifade edil-mektedir. Namazda ta‘dîl-i erkân rükûda,rükûdan doðrulma sýrasýnda, secdede veiki secde arasýndaki oturuþta söz konu-sudur. Ebû Yûsuf’a ve Hanefîler’in dýþýn-daki üç mezhebin fakihlerine göre rükünkabul edilmiþtir. Ebû Hanîfe ve Ýmam Mu-hammed’e göre ise vâciptir. “Kiþinin na-mazýn sonunda kendi isteðiyle yaptýðý birfiille namazdan çýkmasý” anlamýna gelen“hurûc bi-sun‘ih” Ebû Hanîfe’ye göre na-mazýn bir rüknüdür. Ebu Yûsuf ve ÝmamMuhammed’e göre ise teþehhüd miktarýoturmakla namaz tamamlanmýþ olur. Di-ðer taraftan farzlar arasýnda sýraya riayetetmek (tertip) Þâfiî ve Hanbelî mezheple-rine göre namazýn rükünlerindendir. Þâfiîve Mâlikîler’e göre namazdan çýkmak içinbirinci selâmýn verilmesi, Hanbelî mezhe-bine göre iki tarafa selâm verilmesi farz-dýr.

Namazýn Vâcipleri. Hanefî fýkýh âlimle-rinin terminolojisine göre vâcip kabul edi-len hususlarýn bir kýsmý fakihlerin çoðun-luðuna göre farz, bir kýsmý da sünnet ola-rak nitelendirilmiþtir. Bazý hususlarda iseüç mezhep arasýnda farklý görüþler söz ko-nusudur. Hanefîler’e göre namazýn vâcip-lerinden birini unutarak terkeden ya da ge-ciktiren kimsenin sehiv secdesi yapmasývâciptir. Vâciplerden birinin kasten terke-dilmesi durumunda ise namazýn yenidenkýlýnmasý gerekir. Hanefî mezhebine görenamazýn baþlýca vâcipleri þunlardýr: 1. Na-maza Allahüekber gibi tekbir ifade edenbir cümle ile baþlamak (diðer üç mezhe-be göre farzdýr). 2. Namazlarýn bütünrek‘atlarýnda Fâtiha sûresini okumak (fa-kihlerin çoðunluðuna göre farzdýr). 3.Farz namazlarýn ilk iki rek‘atýnda, vâcip venâfile namazlarýn her rek‘atýnda Fâtiha

duðu kabul edilmiþtir. Güneþin doðmasýn-dan yükselmesine kadar olan zaman dili-minde, güneþ tam tepe noktasýndaykenve güneþin batma zamanýnda namaz kýl-mak mekruhtur. Bazý özel durumlarda öð-le ile ikindi, akþam ile yatsý namazlarýnýnbirleþtirilerek kýlýnmasý câiz görülmüþtür(bk. CEM‘). Fýkýh âlimlerinin çoðunluðu, va-kitlerin tamamýnýn ya da bir kýsmýnýn oluþ-madýðý bölgelerde yaþayan müslümanla-rýn vakitleri takdir ederek namaz vecîbe-lerini yerine getirmeleri gerektiðini ifadeetmiþtir (bk. Karaman, Ýslâm’ýn IþýðýndaGünün Meseleleri, I, 110-120). Bir nama-zýn vakti içinde kýlýnmasý edâ, vakti çýktýk-tan sonra kýlýnmasý kazâ olarak adlandýrý-lýr. Vakti girmeden kýlýnan namazýn vaktin-de yeniden kýlýnmasý gerekir. Vaktinde ký-lýnamayan namaz “fâite” diye isimlendiri-lir. Herhangi bir namazýn özürsüz olarakvaktinde kýlýnmamasý ve kazâ edilmek üze-re ertelenmesi günahtýr. Hanefîler dahil ol-mak üzere fakihlerin büyük çoðunluðu bi-lerek namaz kýlmama halinde kazâ, ayrýcatövbe edilmesi gerektiði görüþündedir. Düþ-man korkusu veya bir hastanýn tedavisiylemeþguliyet gibi meþrû bir mazeret sebe-biyle namazýn kazâya býrakýlmasý günaholmaz (ayrýca bk. EDÂ; KAZÂ; VAKÝT). 6.Niyet. “Yalnýzca Allah rýzâsý için namaz kýl-mayý istemek ve hangi namazý kýlacaðýnýbilmek” anlamýna gelen niyet fakihlerin ço-ðunluðuna göre namazýn sýhhat þartý, Þâ-fiîler ve bazý Mâlikîler’e göre namazýn rük-nüdür. Niyetin kalple yapýlmasý esas olupdille söylenmesi þart deðildir. Ancak dilleniyet etmek müstehaptýr. Niyetin baþlan-gýç tekbiriyle birlikte yapýlmasý faziletli ka-bul edilmiþtir. Nâfile namazlarda yalnýzcanamaza niyet etmek yeterli olup hangi na-maz olduðu konusunda belirleme yapmakþart deðildir. Cemaatle kýlýnan namazlardaimama uymaya niyet etmek gerekir.

Namazýn Rükünleri. 1. Ýftitah Tekbiri.Namaza baþlarken “Allahüekber” cümle-sini söylemektir. “Tahrîme” olarak da ad-landýrýlýr. Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf’a görenamazýn þartý, Ýmam Muhammed ile di-ðer üç mezhebe göre namazýn rüknüdür.Tâzim ifade etmeyen dua cümleleriyle na-maza baþlandýðýnda tekbir yerine getiril-miþ olmaz. Tekbir cümlesinde Allah kelime-sinin ilk harfini uzatarak Âllah þeklindeokumak mânayý bozacaðý için namazý ge-çersiz kýlar (ayrýca bk. TEKBÝR). 2. Kýyam.Ýftitah tekbiri ve her rek‘atta Kur’an’danokunmasý gerekli asgari miktar süresin-ce ayakta durmayý ifade eden kýyam, farzve vâcip namazlarda ve Hanefî mezhebin-de benimsenen görüþe göre sabah na-

Page 6: BÝBLÝYOGRAFYA : (1974), -  · PDF filenuale di lingua turca (I-II, Roma 1963-1964), Ettore Rossi, Storia di Tripoli e della Tripolitana dalla conquista araba al 1911 (Roma 1971)

355

resinin sonunda âmin demek. Hanefîler’eve Mâlikîler’e göre âmin ifadesi gizli söy-lenir. Þâfiîler ve Hanbelîler’e göre kýraatingizli yapýldýðý namazlarda gizli, açýktan ya-pýldýðý namazlarda açýktan söylenir. 6. Ha-nefî ve Hanbelî mezheplerine göre birin-ci rek‘atta, Þâfiîler’e göre her rek‘atta ký-raate baþlarken besmeleden önce istiâzecümlesini söylemek. 7. Kýyamdayken ayak-larýn arasýnda mesafe býrakmak. 8. Hane-fîler’in dýþýndaki mezheplere göre her na-mazýn birinci ve ikinci rek‘atýnda Fâtihasûresinden sonra Kuran’dan bir miktarokumak (Hanefîler’e göre vâciptir). 9. Rü-kûda iki eli diz kapaklarýna koymak ve rü-kûda en az bir kere “sübhâne rabbiye’l-azîm” demek. 10. Farz namazlarýn üçüncüve dördüncü rek‘atlarýnda Fâtiha sûresiniokumak (Þâfiîler’e göre farzdýr). 11. Rükûve secde yaparken tekbir almak.

Namaz kýlarken yerine getirilmesi fazi-letli kabul edilen ve namazýn âdâbý olarakisimlendirilen bazý davranýþlarýn Hanefî li-teratüründe mendup (müstehap) þeklindeadlandýrýldýðý görülür. Namazýn en önemliâdâbý, Allah’ýn huzurunda durulduðununfarkýnda olarak huþû ve kalp huzuru için-de bulunmaktýr (aþ.bk.). Namazda huþûunsaðlanmasýna yardýmcý olmak amacýyla ký-yamdayken secde yapýlacak yere, rükûdaayaklarýn üzerine, secdede burnun iki ya-nýna, otururken kucaða, selâm verirkenomuz baþlarýna bakmak namazýn âdâbýarasýnda zikredilmiþtir.

Namazýn Mekruhlarý. Namazý bozma-makla birlikte namaz için gerekli saygý, tâ-zim ve sükûnet haline aykýrý olan ve iba-detin gerektirdiði kalp huzuruna ve hu-þûa engel olacak davranýþlar mekruh ola-rak nitelendirilmiþtir. Namazýn faziletiniazaltan bu durumlarýn baþlýcalarý þunlar-dýr: Namazýn vâciplerinden veya sünnet-lerinden birini terketmek, ikinci rek‘attabirinci rek‘ata göre kýraati uzun tutmak,bir rek‘atta bir sûreyi tekrarlamak veyafarz namazlarda iki rek‘atta ayný sûreyiokumak, Kur’an’ýn tertibine aykýrý kýraat-te bulunmak, kýyam halinde okunan sûre-yi rükûda iken tamamlamak, namazý bo-zacak ölçüde çok olmamakla birlikte na-maz dýþý hareketlerde bulunmak, vakit mü-sait olduðu halde abdesti sýkýþýk durum-da namaz kýlmak, esnemek, verilen selâ-mý el veya baþ iþaretiyle almak (tahrîmenmekruh olan bu fiille bazýlarýna göre na-maz bozulur), huþû hali dýþýnda gözleriyummak, gözleri saða sola veya aþaðý yu-karý çevirmek, baþý hafifçe bir tarafa çe-virip bakmak, cemaatle namaz kýlýnýrkenimamdan önce rükûa veya secdeye git-

mek ya da ondan önce rükû veya secde-den doðrulmak. Namazýn vâciplerinden bi-rini kasten terketmek tahrîmen mekruh-tur. Böyle bir namaz geçerli olup kiþidennamaz borcunu düþürür, ancak yenidenkýlýnmasý vâciptir.

Namazý Bozan Durumlar. Fýkýh literatü-ründe þart ve rükünlerine uygun olarakkýlýnan namaz sahih, þart ve rükünlerin-den herhangi biri eksik olan veya bunlarauygun olarak baþladýðý halde namaza ay-kýrý bazý davranýþlar sebebiyle bozulan na-maz fâsid ya da bâtýl þeklinde nitelendiri-lir. Rükün ve þartlarýn eksikliði dýþýnda ayrý-ca kaçýnýlmasý gereken bazý durum ve dav-ranýþlar vardýr ki bunlar namazý bozanþeyler (müfsidâtü’s-salât) olarak adlandýrýlýr.Bozulan bir namazýn tekrar kýlýnmasý ge-rekir. Namazý bozan durumlarýn baþlýcala-rý þunlardýr: Abdestin bozulmasý, namaz-da konuþmak, dýþarýdan bakan kiþide na-mazda olunmadýðý izlenimi verecek dav-ranýþta bulunmak (amel-i kesîr), kýbledenbaþka bir yöne dönmek, bir þey yiyip iç-mek, özürsüz olarak öksürmeye çalýþmak,huþû halinin dýþýnda inlemek, gülmek. Ha-nefîler’e göre kiþinin sadece kendisinin du-yabileceði kadar gülmesi namazý bozar.Hem kendisinin hem yanýndakilerin duya-caðý þekilde gülenin namazla birlikte ab-desti de bozulur. Ayrýca sabah namazýnýkýlarken güneþin doðmasý, bayram nama-zýný kýlarken zeval vaktinin baþlamasý, cu-ma namazýný kýlarken ikindi vaktinin gir-mesi gibi namaz kýlan kiþinin kendi iradesidýþýnda meydana gelen bazý durumlardada namaz bozulur.

Namazýn Kýlýnýþý. Namazlarýn kýyam, rü-kû ve iki secdeden oluþan her bir bölü-müne rek‘at adý verilir. Þartlarýna, rükün-lerine, vâciplerine, sünnet ve âdâbýna uy-gun biçimde tek baþýna iki rek‘atlý bir na-maz Hanefî mezhebine göre þu þekildekýlýnýr: Namaz kýlacak kiþi gerekli temizlikhazýrlýðýný yaptýktan ve örtülmesi gerekenyerleri örttükten sonra kýbleye dönerekkýlacaðý namaz için niyet eder. Ellerini baþ-parmaklar kulak yumuþaklarýna deðecekþekilde kaldýrýr (kadýnlar ellerini parmakuçlarý omuz hizasýna gelecek þekilde kal-dýrýrlar). “Allahüekber” diyerek namazabaþlar. Sað elini sol elinin üzerine koyar,sol bileðini sað elinin serçe ve baþparmak-larýyla kavrar ve ellerini bu þekilde göbeði-nin altýnda tutar (kadýnlar sað ellerini solellerinin üzerine koyup göðsün üzerindetutarlar). Baþlangýç tekbirinden sonra Süb-hâneke duasýný okur, eûzü besmele çek-tikten sonra Fâtiha sûresini okur ve âminder. Ardýndan Kur’an’dan bir miktar okur

sûresinden sonra Kur’an’dan bir miktarokumak (çoðunluða göre sünnettir). 4.Farz olan kýraati ilk iki rek‘atta yerine ge-tirmek. 5. Fâtiha sûresini Kur’an’dan oku-nacak âyetlerden önce okumak. 6. Secde-de alýnla birlikte burnu da yere koymak. 7.Üç ve dört rek‘atlý namazlarda ikinci rek‘a-týn sonunda oturmak. 8. Namazlarýn ilkve son oturuþlarýnda teþehhüdde bulun-mak. 9. Namazýn sonunda sað ve sol tara-fa selâm vermek (çoðunluða göre farzdýr).10. Farz olan fiilleri sýrayla yapmak. 11.Farz olan fiili geciktirmemek. 12. Ta‘dîl-ierkâna riayet etmek (Hanefîler’den EbûYûsuf’a ve diðer mezheplere göre farzdýr).

Namazýn Sünnetleri ve Âdâbý. Fýkýh li-teratüründe namazýn geçerlilik þartlarýnýoluþturan farzlara ve vâciplere ilâve olarakyapýlmasý tavsiye edilen veya uygun görü-len birtakým davranýþlar vardýr. Mezhep-lere göre farklý þekillerde gruplandýrýlanbu davranýþlar Hanefî fýkýh literatüründesünnet ve âdâb, Mâlikî eserlerinde sün-net ve mendup þeklinde tasnif edilmiþtir.Genel olarak sünnet ve mendup terimle-rini ayný anlamda kullanan Þâfiîler nama-zýn sünnetlerini “eb‘âz” ve “hey’ât”, Han-belîler ise kavlî ve fiilî sünnetler þeklindeiki grupta ele almýþtýr. Hanefîler’e göresünnet, Hz. Peygamber’in devamlý þekil-de yaptýðý ve bir mazeret olmaksýzýn ter-ketmediði, âdâb ise ara sýra yaptýðý ve za-man zaman terkettiði davranýþlardýr. Na-mazýn sünnet ve âdâbýnýn önemli kýsmýnamazdaki fiillerin belli bir düzen içindeyerine getirilmesini saðlar. Bunlarýn yeri-ne getirilmesi sevap kazanýlmasýna vesileolur, terkedilmesi herhangi bir cezayý ge-rektirmez. Sünnetlere riayet edilmesi Re-sûl-i Ekrem’e baðlýlýðýn bir göstergesi ola-rak kabul edilmiþtir. Sünnetleri terketmeknamazý bozmaz, ancak kýnamayý gerekti-rir.

Daha çok Hanefî mezhebi esas alýnmaksuretiyle namazýn belli baþlý sünnetleriþöylece sýralanabilir: 1. Beþ vakit farz na-maz ve cuma namazý için ezan okunma-sý ve kamet getirilmesi. 2. Ýftitah tekbiriiçin erkeklerin ellerini kulak hizasýna, ka-dýnlarýn omuz hizasýna kadar kaldýrmasý.Mâlikîler ve Þâfiîler’e göre erkekler elleri-ni omuz hizasýna kadar kaldýrýrlar, Han-belîler’e göre muhayyerdirler. 3. Kýyamdaerkeðin sað elini sol elinin üzerine koya-rak göbek altýnda baðlamasý, kadýnýn ay-ný þekilde göðsünün üstünde baðlamasý.Mâlikîler’e göre namazda iki elin yana sa-lýverilmesi menduptur. 4. Ýftitah tekbirin-den sonra Sübhâneke duasýnýn okunmasý(Mâlikîler’e göre mekruhtur). 5. Fâtiha sû-

NAMAZ

Page 7: BÝBLÝYOGRAFYA : (1974), -  · PDF filenuale di lingua turca (I-II, Roma 1963-1964), Ettore Rossi, Storia di Tripoli e della Tripolitana dalla conquista araba al 1911 (Roma 1971)

356

NAMAZ

cü yeten erkekler için müekked sünnettir.Diðer taraftan cemaatle kýlýnan namazda,namazý kýldýran kiþinin imamlýðýnýn sahiholmasý için bazý þartlarý taþýmasý ve na-maz esnasýnda bazý hususlara riayet et-mesi gerektiði gibi imama uyan kimseninde namazýnýn geçerli olmasý için riayet et-mesi gereken hususlar vardýr (bk. CEMAAT;ÝMAM; ÝKTÝDÂ).

Namazýn Hikmeti. Ýmandan sonra en fa-ziletli amel sayýlan (Müslim, “Îmân”, 137-140) ve kelime-i þehâdetten sonra Ýslâm’ýnen önemli rüknü olan namazýn ayný za-manda mükemmel bir dua niteliðinde ol-duðu söylenebilir. Belli davranýþlar ve özelrükünlerle Allah’a kulluk etmenin ifadesiolan namazýn dýþ görünüþü birtakým þe-killer ve zikirden ibaret olmakla birlikte ger-çek mahiyeti yaratýcýya yakarmak, O’nun-la konuþmak ve O’na yakýnlaþmaktýr. Na-maz kiþinin bedeni, dili ve kalbiyle, kýsacabütün varlýðýyla Allah’a yönelmesi halidir.Bu özelliðinden dolayý diðer bütün ibadet-lerin özü sayýlmýþtýr. Hz. Peygamber birhadisinde, “Namaz dinin direðidir” (Müs-ned, V, 231, 237; Tirmizî, “Îmân”, 8) de-miþ, namazýn en önemli rüknü durumun-daki secdeyi ise kulun Allah’a en yakýn ol-duðu durum olarak nitelendirmiþtir (Müs-lim, “Salât”, 215; Nesâî, “Mevâkýtü’s-salât”,35).

Kur’an’da kurtuluþa eren müminlerinvasýflarý sayýlýrken namazda huþû duymaözelliði de zikredilmiþtir (el-Mü’minûn 23/1-2). Namazý huþû içinde kýlmak, kulunAllah’ýn huzurunda olduðu þuuruna varýpO’nun azametini kalpte hissederek bu iba-deti yerine getirmesi demektir. Kalple (zi-hin-duygu iþ birliði) yapýlan ve bir âyette(el-Bakara 2/238) “kunût” kelimesiyle ifa-de edilen huþû, namaz kýlan müminin hu-zurunda bulunduðu rabbinin büyüklüðü-ne yaraþýr bir saygý, kulluk ve itaat duygu-su þeklinde gerçekleþir. Namaz hem þekilhem muhteva olarak kulluðun derindenyaþanmasýna ve hareketlerle ifade edil-mesine en uygun ibadettir. Sembolik yö-nü de olan namazýn bu mânevî derinliðikazanabilmesi için bedensel hareketler, di-lin âyetlerin ve dualarýn lafýzlarýný okuma-sý yeterli olmayýp bu þeklî kalýplarýn kalp-teki kulluk niyeti ve Allah’a saygý bilinci ilebütünleþtirilmesi gerekir.

Gazzâlî, namazdaki þeklî unsur ve uygu-lamalarýn gerçek ibadet vasfýný kazanabil-mesi için þu psikolojik süreçlerin gerekliolduðunu belirtir: Kalp huzuru, okuduðu-nu anlamak, anladýðýna saygý göstermek,Allah’ýn yüceliðini ve O’nun karþýsýndakisorumluluðun büyüklüðünü hissederek bu

þuur içerisinde korkup titremek, bununlabirlikte her þeye raðmen kulluk göreviniyerine getirmekten dolayý Allah’ýn vaadettiði mükâfata kavuþma ümidini taþýmakve Allah’a karþý kulluk görevinde her za-man kusurlu olduðunu göz önünde bulun-durarak bundan dolayý mahcubiyet duy-mak (ݼyâß, I, 214-217). Þah Veliyyullah ed-Dihlevî namazý insanýn Allah’a olan baðlý-lýðýný, O’nun yüceliði karþýsýndaki eksiklikve küçüklüðünü, neticede Allah’a duyulanminnettarlýðý ve þükran duygularýný dilegetiren beden duruþu, sözler ve hareket-ler bütünü olarak açýklar. Ona göre kýyam,kýraat, rükû, secde, ka‘de ya da iftitah tek-biri huþûun iþareti ve bedendeki tâzimhissinin ifadesi olmasý bakýmýndan nama-zýn farzlarý olarak belirlenmiþtir. Kalptehuþû ve bedende tâzim hissi olmaksýzýnkýlýnan namaz gerçek anlamda namaz de-ðildir. Hasta ve güç yetiremeyen kimsele-rin bazý bedenî hareketleri yerine getir-meksizin namaz kýlmalarýnýn câiz olmasýnamazýn özünün kalpteki huþû hissi oldu-ðunu göstermektedir (¥üccetüllåhi’l-bâ-li³a, I, 152-153).

Bütün ibadetlerin esasýný teþkil edenAllah’ý anmanýn en güzel þekli namazdýr.Nitekim bir âyette, “Beni anmak için na-maz kýl” (Tâhâ 20/14) buyurulmuþtur. Gü-nün belirli vakitlerinde yerine getirilmesigereken namaz, günlük hayatýn yoðunmeþguliyetleri içinde kiþinin Allah’ý hatýr-lamasýný ve Allah’ýn yaptýklarýndan haber-dar olduðunu farketmesini saðladýðý gibiona Allah’ý unutturacak durumlara karþýkoruyucu bir siper vazifesi görür. Diðer ta-raftan namaz Allah’ýn ihsan ettiði nimet-lere karþý kulun þükrünün bir ifadesidir.

Namaz sadece ferdî boyutu olan bir iba-det olmayýp özellikle farz namazlarýn ce-maatle kýlýnmasý müminleri ýrk, renk, dil,sosyal statü ayýrýmý gözetmeksizin Allah’akarþý kullukta ayný safta toplama, bütün-leþme, dayanýþma ve yardýmlaþmayý sað-layarak kolektif þuuru pekiþtirme açýsýn-dan ayrý bir öneme sahiptir. Ayný amaç veidealleri paylaþan bir cemaat ortamýndafertler arasýndaki ayrýlýklarý önemli ölçüdegideren, eþitlik ve kardeþlik duygularýnýpekiþtiren dinî bir coþku yaþanýr. Namazayný zamanda müminin hayatýnda bir den-ge unsurudur. Her gün belirli vakitlerdeeda edilen bu ibadet kiþiyi disipline ve dü-zenli bir hayata alýþtýrýr. Kiþiyi ruhen arýn-dýrýp yüceltmesi yanýnda namazýn beden,elbise ve namaz mahalliyle ilgili temizlikþartý gereði maddî temizliðe vesile oldu-ðu, ayrýca vücudun çeþitli organlarýnýn ha-reket etmesine, eklemlerin bükülmesine

ve Allahüekber diyerek rükûa gider. Rü-kûda parmaklarý aralýklý haldeyken elleriy-le dizlerini kavrar, dizlerini ve dirseklerinibükmeden dik tutar. Baþýnýn ve sýrtýnýnayný hizada olmasýný saðlar (kadýnlar par-maklarý aralýklý olmaksýzýn ellerini dizle-rinin üzerine koyarlar, dizleri ve sýrtý düztutmazlar). Rükûda en az üç kere “sübhâ-ne rabbiye’l-azîm” der. Daha sonra “semi-allahü limen hamideh” diyerek doðrulur.“Allahüekber” diyerek secdeye gider. Sec-deye giderken -bir özrü olmadýkça- yereönce dizlerini, ardýndan ellerini daha son-ra yüzünü -iki elinin arasýnda bulundura-rak, alný ve burnu deðecek þekilde- koyar.Secdede kollarýný yere koymaz (kadýnlarkoltuklarý yapýþýk vaziyette olmak üzerekollarýný yere koyarlar). Bu esnada el par-maklarýný aralarý açýk olmaksýzýn kýbleyeyönelik olarak tutar, ayak parmaklarý dayere deðer. Secdede en az üç defa, “süb-hâne rabbiye’l-a‘lâ” der. Sonra “Allahüek-ber” diyerek oturur. Daha sonra “Allahü-ekber” diyerek ikinci secdeye gider; bu dabirinci secde gibi yerine getirildikten son-ra “Allahüekber” diyerek ayaða kalkar. Sec-deden kýyama kalkýlýrken önce baþ, sonraeller, daha sonra dizler kaldýrýlýr. Kýyamdaellerini baðlayýp sadece besmele çeker, Fâ-tiha sûresini ve ayrýca Kur’an’dan bir mik-tar okur. Ýlk rek‘atta olduðu gibi rükû veiki secde yapýp oturur. Tahiyyat, Salli Bârikve dua okur. Ardýndan “esselâmü aleykümve rahmetullah” diyerek önce sað, sonrasol tarafa selâm verir ve namazý bitirir.Namazdan sonra Allah’ý anmak, O’ndanmaðfiret dilemek ve Hz. Peygamber’dennakledilen dualarý okumak sünnettir. Na-maz sonrasý yapýlan dualar namazýn eksik-liklerini karþýlama, Allah’a yaklaþarak se-vap elde etme amacýna yöneliktir. Sahihhadis kaynaklarýnda Resûl-i Ekrem’in na-mazlardan sonraki zikir ve tesbihleri yeralmaktadýr (meselâ bk. Buhârî, “Ecân”,155; Müslim, “Mesâcid”, 135-146).

Namazlarýn tek baþýna kýlýnmasý müm-kün olmakla birlikte Hz. Peygamber, ce-maatle kýlýnan namazýn tek baþýna kýlýnannamazdan yirmi yedi veya yirmi beþ de-rece daha faziletli olduðunu belirtmiþ (Bu-hârî, “Ecân”, 30; Müslim, “Mesâcid”, 245-250), kendisi cemaate imamlýk yapmýþ,hastalýk halinde ise cemaate katýlarak Hz.Ebû Bekir’in arkasýnda namaz kýlmýþtýr.Bu konunun önemine dair hadislerden veilgili âyetlerden hareketle Hanbelîler’e gö-re cemaatle namaz kýlmak erkekler içinfarz-ý ayýn, Þâfiîler’e göre farz-ý kifâyedir.Hanefî ve Mâlikîler’e göre ise cuma dýþýn-daki farz namazlarý cemaatle kýlmak gü-

Page 8: BÝBLÝYOGRAFYA : (1974), -  · PDF filenuale di lingua turca (I-II, Roma 1963-1964), Ettore Rossi, Storia di Tripoli e della Tripolitana dalla conquista araba al 1911 (Roma 1971)

357

þartlarýna özen gösterilerek kýlýnan namazhayâsýzlýk ve kötülük olarak deðerlendiri-len tutum ve davranýþlarla uyuþmaz. Na-maz âdeta bir nasihatçý ve uyarýcý gibi ki-þiyi bu davranýþlardan meneder (M. TâhirÝbn Âþûr, XX, 259). Namaza devam edil-dikçe genellikle kötülüklere ve günahlarakarþý koyma duygusu geliþir. Böylece kiþibüyük günahlardan uzaklaþmaya baþlar,alýþtýklarýndan piþmanlýk duyarak tövbeetmeye yönelir. Bazý müfessirler, yukarý-daki âyeti tefsir ederken Hz. Peygamber’innamazýn bu özelliðini açýklayan bir hadi-sine yer verirler (Müsned, II, 447; Zemah-þerî, III, 207).

BÝBLÝYOGRAFYA :Râgýb el-Ýsfahânî, el-Müfredât, “slv” md.; Li-

sânü’l-£Arab, “slv” md.; Wensinck, el-Mu£cem,“slv” md.; M. F. Abdülbâký, el-Mu£cem, “slv” md.;Müsned, II, 180-187, 447; III, 128, 199; V, 231,237; Dârimî, “Salât”, 42; Buhârî, “Îmân”, 1, 2, 34,“Tevhîd”, 48, “Ecân”, 18, 30, 155, “Salât”, 1,“Cihâd”, 98, “Bed,ü’l-palk”, 6, “Mevâkýtü’s-sa-lât”, 4, 6, “Teheccüd”, 6, “Tefsîr”, 33/10; Müs-lim, “Îmân”, 8, 10, 19-22, 29, 31, 137-140, 259,“Tahâret”, 14, 15, “Mesâcid”, 135-146, 176,178, 179, 202, 205, 206, 245-250, 282, “Salât”,215, “Salâtü’l-müsâfirîn”, 1, 3, “Feçâ,ilü’s-sahâ-be”, 132; Ýbn Mâce, “Salât”, 94, “Mevâkýtü’s-sa-lât”, 1; Ebû Dâvûd, “Salât”, 9, 26, 73, 144, 145;Tirmizî, “Salât”, 188, 213, “Îmân”, 3, 8, “Mevâ-kýtü’s-salât”, 13, 182; Nesâî, “Salât”, 9, “Mevâ-kýtü’s-salât”, 7, 35; Mukatil b. Süleyman, el-Eþ-bâh ve’n-ne¾âßir fi’l-Æurßâni’l-Kerîm (nþr. Abdul-lah Mahmûd Þehhâte), Kahire 1414/1994, s.139; Ýbn Hiþâm, es-Sîre, I, 243-245; Taberî, Câ-mi£u’l-beyân (Þâkir), XIII, 521 vd.; Debbusi’nin“el-Esrar fi’l-Usul ve’l-furu‘” Adlý Eserinin Tah-kik ve Tahlili (haz. Salim Özer, doktora tezi, 1997),EÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; Þîrâzî, el-Mühe×-×eb, I, 57-147; Serahsî, el-Mebsû¹, I, 127-253; II,2-149; Gazzâlî, ݼyâß, Beyrut 1417/1997, I, 194-275; Zemahþerî, el-Keþþâf (Kahire), III, 207; Kâ-sânî, Bedâßi £, I, 89-299; Ýbn Rüþd, Bidâyetü’l-müctehid, Kahire 1975, I, 96, 214; Muvaffakud-din Ýbn Kudâme, el-Mu³nî (nþr. Abdullah b. Ab-dülmuhsin et-Türkî – Abdülfettâh M. el-Hulv), Ri-yad 1419/1999, II, 5-615; III, 5-359; Kurtubî, el-Câmi£, III, 208-213; Ýbn Seyyidünnâs, £Uyûnü’l-e¦er, Beyrut, ts. (Dârü’l-ma‘rife), I, 148-149; ÝbnCüzey, el-Æavânînü’l-fýšhiyye, Tunus 1982, s.46-96; Ýbn Kayyim el-Cevziyye, Zâdü’l-me£âd, I,201-379; Bedreddin el-Aynî, £Umdetü’l-šårî, Ka-hire 1392/1972, III, 287; Ýbnü’l-Hümâm, Fet¼u’l-šadîr, I, 216-524; II, 3-152; Tecrid Tercemesi, II,260-281; Buhûtî, Keþþâfü’l-šýnâ£, I, 221-453; ÞahVeliyyullah ed-Dihlevî, ¥üccetullåhi’l-bâli³a (nþr.Seyyid Sâbýk), Kahire-Baðdad, ts. (Mektebetü’l-Müsennâ), I, 151-154; Þevkânî, Fet¼u’l-šadîr, IV,497; Hamîdullah, Ýslâm Peygamberi (Tuð), I, 728-734; a.mlf., Ýslâm’a Giriþ (trc. Kemal Kuþcu), Ýs-tanbul 1961, s. 60; Cevâd Ali, el-Mufa½½al, VI, 473-475; Cezîrî, el-Me×âhibü’l-erba£a, I, 176-178; T.Izutsu, Kur’ân’da Allah ve Ýnsan (trc. SüleymanAteþ), Ankara, ts. (Kevser Yayýnlarý), s. 139-141;M. Enîs Ubâde, e½-Øalât ve’½-½ýyâm ve merâ¼ilüteþrî£ihimâ, Kahire 1395/1975, s. 32-42; Mu-hammed el-Hudarî, TârîÅu’t-teþrî£i’l-Ýslâmî, Bey-rut 1400/1980, s. 34-38; M. Tâhir Ýbn Âþûr, et-

Ta¼rîr ve’t-tenvîr, Tunus 1984, II, 468; XX, 259;Vehbe ez-Zühaylî, el-Fýšhü’l-Ýslâmî ve edilletüh,Dýmaþk 1405/1985, I, 493-829; II, 5-444; Süley-man Uludað, Ýslâm’da Emir ve Yasaklarýn Hik-meti, Ankara 1995, s. 80-85; Ali Osman Ateþ, Ýs-lâm’a Göre Câhiliye ve Ehl-i Kitâb Örf ve Âdet-leri, Ýstanbul 1996, s. 43-51; Hayreddin Kara-man, Ýslâm’ýn Iþýðýnda Günün Meseleleri, Ýstan-bul 1996, I, 110-120; a.mlf., Ýslâm Hukuk Tari-hi, Ýstanbul 1999, s. 74-75; a.mlf. v.dðr., KuranYolu: Türkçe Meâl ve Tefsir, Ankara 2003-2004,I, 259-260; IV, 256-257; H. Mehmet Soysaldý, Ku-ran ve Sünnet Iþýðýnda Ýbadet Tarihi, Ankara1997, s. 23-82; Tahir Olgun [Tâhirülmevlevî], Müs-lümanlýkta Ýbadet Tarihi (haz. Cemâl Kurnaz),Ankara 1998, s. 50-146; H. Yunus Apaydýn, “Na-maz”, Ýlmihal, Ýstanbul 1999, I, 217-378; Muh-sin Demirci, Kur’ân’ýn Temel Konularý, Ýstanbul2000, s. 227- 236; Abdullah Kahraman, Ýslâm’-da Ýbadetlerin Deðiþmezliði, Sivas 2002, s. 218-249; Esra Gözeler, Samî Dinî Geleneðinde Salât,Savm ve Zekât Kavramlarýnýn Semantik Ýncele-mesi (yüksek lisans tezi, 2005), AÜ Sosyal Bilim-ler Enstitüsü, s. 52-81; Esma Sayýn Ekerim, Namazve Karakter Geliþimi, Ýstanbul 2006, tür.yer.; Hü-seyin Certel, “Psikolojik Bir Yaklaþýmla Sözlü veFiilî Þart ve Rükûnlarýyla Namaz”, EAÜÝFD, sy.13 (1997), s. 329-345; Mesut Okumuþ, “Seman-tik ve Analitik Açýdan Kur’an’da ‘Salât’ Kavra-mý”, Gazi Üniversitesi Çorum Ýlâhiyat FakültesiDergisi, III/6, Çorum 2004, s. 1-30; A. J. Wensinck,“Salât”, ÝA, X, 111-123; G. Monnot, “Salat”, EI 2

(Ýng.), VIII, 925-934; “Salât”, Mv.F, XXVII, 51-132; Ýbrahim Kâfi Dönmez, “Namaz”, Ýslâm’daÝnanç, Ýbadet ve Günlük Yaþayýþ Ansiklopedi-si, Ýstanbul 1997, III, 427-446; Beþir Gözübenli,“Nafile Namazlar”, a.e., III, 405-422; Ferhat Ko-ca, “Ýbadet”, DÝA, XIX, 241, 244-245; Hayati Hö-kelekli, “Ýbadet”, a.e., XIX, 250-251; Gerhard Bö-wering, “Prayer”, Encyclopaedia of the Qur’ån(ed. J. D. McAuliffe), Leiden 2004, IV, 215-231.

ÿM. Kâmil Yaþaroðlu

– —NAMAZGÂH

( ��+���� )

Açýk havadanamaz kýlmaya mahsus yer.

˜ ™

Farsça namazgâh ve Arapça karþýlýðýolan musallâ kelimeleri genelde namaz ký-lýnan her yeri ifade eder. Fýkýh terimi ola-rak yerleþim merkezlerinin dýþýnda bay-ram, yaðmur duasý (istiska) ve cenaze na-mazlarýnýn kýlýndýðý belirli yerler için kulla-nýlýr. Arapça’da buna ayrýca cebbâne (sah-ra), Farsça’da ýydgâh da (bayram yeri) de-nir. “Ýbrâhim’in makamýndan musallâ edi-nin” âyetinde (el-Bakara 2/125) kelime“imamýn namazda duracaðý yer” anlamýn-da geçer. Hadislerde hem kiþinin durup na-maz kýldýðý (Buhârî, “Salât”, 46; Müslim,“Mesâcid”, 287) hem daha sonra terimle-þen anlamýyla bayram namazýnýn kýlýndýðý(Buhârî, “.Îdeyn”, 22) yeri ifade eder. Türk-çe’de namazgâh, bayram gibi belli zaman-

ve kaslarýn gerilip gevþemesine imkân sað-layarak vücuda zindelik verdiði göz ardýedilmemelidir.

Namaz bütün varlýklarýn ibadet þekille-rini içinde toplayan bir ibadettir. Kur’ân-ýKerîm göklerde ve yerde olan her þeyinkendi varlýk tarzýna ve ifade biçimine gö-re Allah’ý andýðýný, O’na boyun eðerek sec-de ettiðini, O’nu övgü ile anýp yücelttiði-ni, dua ve ibadetle O’na yakýnlaþmaya ça-lýþtýðýný bildirmektedir (er-Ra‘d 13/15; en-Nahl 16/48, 49; el-Ýsrâ 17/44; el-Hac 22/18; en-Nûr 24/41). Metafizik bir bakýþladaðlarýn dikey, hayvanlarýn yatay durum-da, besinleri kökleriyle aldýklarý için bitkile-rin baþlarý aþaðý vaziyette kendi varlýk tarz-larýna göre Allah’a ibadette bulunduklarýdikkate alýndýðýnda insan da namaz sýra-sýnda kýyam, rükû ve secde hallerinde butesbihata katýlmýþ olur (Hamîdullah, Ýs-lâm’a Giriþ, s. 60).

Namaz ayný zamanda hata ve günahkirlerinden arýnmanýn bir yoludur. Zira þu-urla kýlýnan her namaz ayný zamanda birtövbe niteliði taþýr. Günlük farz namazla-ra iþaret eden Hûd sûresinin 114. âyetin-de iyiliklerin kötülükleri gidereceði ifadeedilir. Dolayýsýyla beþ vakit namaza devamedildikçe arada meydana gelebilecek kü-çük günahlar silinir. Nitekim Hz. Peygam-ber, beþ vakit namazýn iki namaz arasýn-daki küçük günahlara kefâret olduðunu(Buhârî, “Mevâkýtü’s-salât”, 4, 6; Müslim,“Tahâret”, 14, 15) ve güzel bir þekilde ab-dest alýp beþ vakit namazý vaktinde kýlan,rükû, secde ve huþûunu tam olarak yerinegetiren kimseyi Allah’ýn affedeceðini be-lirtmiþtir (Ýbn Mâce, “Salât”, 94; Ebû Dâ-vûd, “Salât”, 9). Diðer taraftan namazý “gö-zümün nuru” diye nitelendiren Resûl-i Ek-rem (Müsned, III, 128, 199) günlük farznamazlarý bir insanýn kapýsýnýn önündenakýp giden bir ýrmaða, namaz kýlmayý dabu ýrmakta her gün beþ defa yýkanmayabenzeterek nehirde günde beþ defa yýka-nan kimsede kir kalmayacaðý gibi beþ vakitnamaz kýlan kimsenin günahlarýný Allah’ýnsileceðini ifade etmiþtir (Buhârî, “Mevâký-tü’s-salât”, 6; Müslim, “Mesâcid”, 282).

Namaz Allah ile kul arasýndaki iliþkiyibir ömür boyu amelî olarak sürdüren, in-sanýn eylemlerini dinî ve ahlâkî hükümlerçerçevesinde geliþtirmesine yardýmcý olanbir ibadettir. Nitekim Kur’ân-ý Kerîm’denamazýn ahlâkî tesirlerine ve kötülüklerekarþý koruyucu özelliðine iþaret edilerek,“Þüphesiz namaz hayâsýzlýktan ve kötü-lükten meneder” buyurulur (el-Ankebût29/45). Hem zâhirî þartlarýna ve rükünle-rine hem ihlâs, huþû, takvâ gibi mânevî

NAMAZGÂH